Maker hareketi sadece bir kaç yıl kadar eski olsa da, insanın çevreyi anlamaya başladığı günden taştan alet yapımına; tekerleğin icadından 3D printerın icadına kadar uzanmaktadır. Eğitimde ise Pestalozzi, Montessori ve Papert başta olmak üzere birçok düşünür, öğrenci merkezli, anlamlı öğrenmenin önemini vurgulayarak yapıcı hareket yolunu açmıştır yıllar önce… Öğretmenden öğrenciye bilginin iletimi olarak görülen öğrenmenin yerini; yıllardır oyun ve deneyle keşfederek; ve en önemlisi “üreterek” öğrenme alıyor.
Do-It-Yourself ( Kendin Yap ) informal öğrenmeyi formal öğretime bağlamak için bir yol olarak kullanılıyor. Böylece 3D baskı, robotik ve çocuk dostu kodlama gibi yeni teknolojiler tarafından yönlendirilen, STEM’ le desteklenen, özellikle tüketim çılgınlığına batmış endüstriyel dünyada yeni neslin üretip fayda sağlama güdüsüne hizmet ediyor.
Arduino, hızlı prototipleme araçları ve 3D yazıcılar gibi mikro platformları da dahil olmak üzere ucuz dijital araçlarıyla ve hatta geri dönüşüm malzemeleri ile son yıllarda makerhareketi kesinlikle teknik okul lezzetinde öğrencilerin var olma duygusuna yardımcı oluyor…
2015 yılında Amerika’ da bizzat Başkan Obama’nın ev sahipliğinde bir ‘White House Maker Faire’ düzenlendi. ABD bir uygulama veya çalışmaya destek veriyorsa boşa değildir biliyoruz. Büyük yankılara sebep olan bu ağırlama Obama’nın konuşmasında gizliydi aslında: “Maker kültürünün inovasyonu desteklediğini, inovasyonun da istihdam sağladığını, bu sayede ülkenin ve insanlığın geliştiğini” söyledi. Konuşmasına; “Bundan dolayı Maker kültürü çok önemlidir. Ulusal hatta global bir harekettir. Edilgen bir tüketici olmaktansa, inovatif bir üretici olmak mühimdir.” diyerek devam etti.
Maker’ların ülkesinden de başka bir şey bekleyemezdik elbet…
Yazımın sonunda başlığa sebep olan Köy Enstitüleri’ne bir selam yollamak istiyorum. Aslında başlığı okuyan konuya vakıf birçok kişi ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştır.
Dünya maker’ı 2000’li yıllarda konuşurken biz 1940’larda köy enstitülerinde belki de bu kadar bilimsel olmadan, yani yokluktan, yani ihtiyaçtan; kendi bavulunu yapan, kendi mandolinini – kemanını yapan, hatta kendi dersliğini ve yatakhanesini inşa eden “ÜRETEN”öğrenci nesli yetiştiriyorduk! Kim bilir belki de neden kapatıldığına dair bir sebep daha yazılabilir artık.