TÜSİAD tarafından dijital dönüşüm temelli geleceğe hazırlanma sürecinde farklı yetkinlikler ve becerilerle donatılmış insan kaynağı ihtiyacını tartışmak amacıyla düzenlenen “Yeni Sanayi Devriminin Eşiğinde Sosyal ve Duygusal Öğrenme Becerileri” etkinliği 6 Kasım 2019’da İstanbul’da yapıldı. Etkinlikte teknik bilgi kazanımının yanı sıra, önemi hızla artan yaratıcı düşünme, gelişmeye açıklık, öz yönetim, ekip çalışmalarına yatkınlık, zaman yönetimi, iletişim gibi “sosyal ve duygusal beceriler” ele alındı.
Etkinlik kapsamında TÜSİAD’ın “Sosyal ve Duygusal Öğrenme Becerileri: Yeni Sanayi Devriminin Eşiğinde İş ve Yaşam Yetkinliklerinin Anahtarı” başlıklı raporu tanıtıldı ve uzman konuşmacılarla sunum ve panel gerçekleştirildi.
Rapor, sosyal duygusal becerilerin öneminin altını çizmeyi ve insan kaynağımıza etkili şekilde kazandırılabilmesi için kamu, özel sektör ve STK’ların rollerini ortaya koymayı amaçlıyor. Türkiye’de ve dünyada sosyal ve duygusal öğrenmeyi destekleyen uygulamalar ve sonuçları hakkında paylaşımlara yer verilen raporda, geleceğe yönelik atılması gereken adımlar hakkında öneriler de sunuluyor.
İşte rapordan bazı satırbaşları:
SDÖ nedir?
SDÖ tanımı, Weissberg ve Cascarino (2013), tarafından, “Çocukların ve yetişkinlerin duygularını yönetmek, olumlu hedefler koymak ve elde etmek, başkaları için duygudaşlık hissedebilmek ve göstermek, olumlu ilişkiler kurmak ve sorumlu kararlar almak için gerekli olan bilgi, tutum ve becerileri edinme ve etkili bir şekilde uygulama süreçleri” olarak yapılmıştır. Sosyal ve duygusal beceriler, bireyin günlük yaşamı ve sağlıklı gelişimi için çok önemli olan duygusal zeka, iletişim becerileri, farkındalık, duygu düzenleme ve yönetme ve duygudaşlık gibi becerileri içermektedir (Adi ve diğ. 2007; Damon, Lerner ve Eisenberg, 2006; Slovak ve Fitzpatrick, 2015; Weare ve Nind, 2011).
SDÖ becerileri sayesinde birey, günlük görevler ve zorluklarla etkin ve etik bir şekilde başa çıkma becerileri, tutumları ve davranışlarını bütünsel olarak geliştirebilir. Temel olarak kendisinin ve başkalarının duygularının farkında olma olarak tanımlanabilecek SDÖ sadece sınıf ve okul ortamında değil en az iki kişinin bir arada olduğu tüm ortamlarda önemlidir. Birçok benzer çerçeve gibi, CASEL’in geliştirdiği yaklaşıma göre, kişisel, kişilerarası ve bilişsel yetkinliği teşvik eden SDÖ becerileri çeşitli ortam ve yöntemlerle öğretilebilecek beş temel yeterliliği kapsar. Beş ana alan: Öz farkındalık, Öz yönetim, Sosyal farkındalık, İlişki becerileri, Sorumlu karar verme olarak belirlenmiştir
Öz farkındalık
Bireyin kendi duygularını, düşüncelerini ve değerlerini tanıyıp, bunların kendi davranışlarını nasıl etkilediğini farketmesi yetkinliğidir. Kişinin duyguları tanımlama, kendini doğru algılama, güçlü yanlarını ve bireysel sınırlarını, gelişme mantığı, iyimserlik ve öz güven çerçevesinde sağlıklı olarak tanımlayabilme ve değerlendirebilme yeteneğidir.
- Duygularını isimlendirme
- Kendisi hakkında gerçekçi bir algı sahibi olma
- Güçlü yönlerini bilme
- Öz güven
- Öz yeterlilik
Öz yönetim
Farklı durumlarda bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını başarıyla düzenleme ve dengeleme yeteneğidir. Stresi etkili yönetebilme, dürtülerini kontrol altında tutma, öz disiplin, öz motivasyon, hedef belirleme ve organizasyon yetkinliğidir. Akademik ve kişisel alanda kendine hedefler koyma ve bu hedefler için çaba sarfetme becerisidir.
- Dürtülerin kontrolü
- Stres yönetimi
- Öz disiplin
- Öz motivasyon
- Hedef koyma
- Planlama ve yönetme becerileri
Sosyal farkındalık
Farklı geçmişlere ve kültürlere sahip olanlar da dahil olmak üzere başkalarını anlama, bakış açısını görebilme ve başkalarıyla duygudaşlık kurma yeteneği olarak tanımlanabilir. Kültürel ve sosyal çeşitliliği takdir etme ve başkalarına saygı duyma becerileri ile ilişkilendirilir. Davranışların altında yatan sosyal ve etik normları anlama ve aile, okul ve topluluğun kaynaklarını destekleme, kıymet verme yeteneğidir.
- Farklı bakış açılarını almak
- Duygudaşlık
- Farklılıkları kucaklamak
- Başkalarına saygı
İlişki becerileri
Farklı geçmişlere ve kültürlere sahip olan kişilerle sağlıklı ve yapıcı ilişkiler kurma ve sürdürme yeteneği olarak tanımlanır. Etkili iletişim, sosyal katılım, ilişki kurma ve takım çalışması yapabilme becerileri ile ilişkilidir. Kabul edilemez sosyal baskıya karşı durmak, çatışmaları olumlu yollardan çözebilmek ve ihtiyaç duyulduğunda yardım etme becerileri olarak tanımlanır.
- İletişim
- Sosyal ilişkilenme ve katılım (engagement)
- İlişki kurmak
- Takım çalışması
Sorumlu karar verme
Kişisel davranış ve sosyal ilişkilerle ilgili olarak etik standartlar, sosyal normlar ve güvenlik kaygılarını dikkate alarak yapıcı seçimler yapabilme ve sosyal etkileşim yetkinliğidir. Bu beceri, sorunları belirleme, durum analizi yapabilme yani farklı adımların muhtemel sonuçlarını önden gerçekçi olarak değerlendirme, sorun çözebilme ve kendisi de dahil olmak üzere başkalarının iyiliğini öne alan kararlar verebilme, öz eleştiri yapabilme ve etik sorumluluk becerileri ile ilişkilidir.
- Sorunları tanımlama
- Durumları analiz etme
- Sorun çözme
- Değerlendirme
- Geri bildirim alma ve izleme
SDÖ ve öğrenci ilişkisi
Yakın geçmişte 213 çalışma üzerinde yapılan ve 270.000 öğrenciyi kapsayan meta-analiz, öğrencilerin sosyal ve duygusal öğrenme becerilerini geliştirmek için hazırlanan eğitim programlarının, öğrencilerin sosyal ve duygusal yeterliliklerini geliştirmesinin yanı sıra akademik başarılarını %11 oranında artırdığını göstermektedir. (Durlak ve diğ., 2011). Öte yandan SDÖ becerilerinin eksik olması ya da gelişmemiş olması durumu ise akademik performans düşüklüğü, okulu bırakma oranında artış, devamsızlık sorunu, disiplin sorunları gibi olumsuz sonuçlarla ilişkilendirilmiştir (Greenberg ve diğ., 2003; Elias ve diğ., 2008).
Sadece okul başarısı değil, tüm davranışlarda gözlemlenen olumlu sonuçlar SDÖ kazanımlarının değerini arttırmaktadır. SDÖ’nün, iç kaynaklı motivasyonu pekiştirmenin ötesinde, sınıf içi ve sınıf dışı çalışmalarda özenli ve katılımcı olmayı, öğrenme hazzını, aidiyet duygusunu, diğer öğrencilerle iş birliği yapma isteğini, okula karşı olumlu tutum içinde olmayı, duygudaşlık ve şefkat gibi sosyal davranışlar geliştirmeyi beslediği; depresyon ve stresi azalttığı, böylelikle öğrenmeyi kolaylaştırdığı ortaya konmuştur (Bridgeland, Bruce ve Hariharan, 2013; Durlak ve diğ., 2011). Doğal olarak, bu tutum ve davranışlar akademik performansa da olumlu yansımakta ve öğrencilerin sınav başarısını artırmaktadır. Bu kazanımların 20-30 yıl sonra bile kişinin başarısının temeli olduğu, sağlıklı beden ve ruh gelişimini sağladığı saptanmıştır.
SDÖ ve öğretmen-öğrenme ortamı ilişkisi
Okul ortamında SDÖ kazanımının mimarı olarak öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Ait olma duygusu ve öğrenme isteği üzerinde eğitimcilerin ciddi etkisi olduğu pek çok çalışma tarafından ortaya konmuştur (Kraft, 2016; Ladd ve Sorenson, 2015). Örneğin, öğrencilere şefkat gösteren, onları destekleyen, onlara karşı anlayışlı davranan ve işini severek yapan eğitimcilerin öğrencilere okulu sevdirdikleri ve kendilerini ortama ait hissetmelerini sağladıkları görülmüştür (Allen ve diğ., 2016, Wang ve Holcombe, 2010). Bu sevgi ve ilgi sonucunda öğrenciler hem daha olumlu davranmaya başlamış hem de akademik anlamda iyileşme kaydetmişlerdir. Zorlayıcı sorularla öğrencilerin kavramları sorgulamasını destekleyen eğitimcilerin de öğrencilerini öğrenmeye cesaretlendirdiği izlenmiştir (Ferguson, Phillips, Rowley, ve Friedlander, 2015).
Yedi öğretmenle (Öğretmenler Çanakkale, Tuzla ve Güngören bölgelerindeki okul oncesi ve ilk okullarda görev alan sınıf öğretmenlerinden ve psikolojik danışmanlardan oluşmaktadır.) yapılan odak grubu çalışmasında okul öncesi ve ilk okul çağındaki çocuklarda sosyal ve duygusal becerilerin sınıf ve okul ortamına etkileri, öncelikli gelişme alanları ve uygulamalar tartışıldı. Sosyal ve duygusal becerilerin öğrenmeyi kolaylaştırma, aidiyet duygusunu pekiştirme, akran ilişkilerini olumluya dönüştürme gibi etkileri ve öğretmenin bu gelişme sürecindeki anahtar rolü alan yazını bulgularını doğrulamaktadır. Örneğin, öğrencilere şefkatle ve anlayışla yaklaştıklarında öğrencilerin ilgi ve onayını alabildikleri, olumlama yoluyla cesaretlendirildikleri konu edildi.
Buna karşın, son yıllarda artan ölçüde ilkokuldan itibaren çocuk ve gençlerde ‘ben’merkezci eğilimlerin arttığı, duygudaşlığın azaldığı, ailelerin bu gelişimde önemli rol aldığı, ailelerin çocuklarına sorumluluk vermek yerine, salt çocukların başarısına odaklandıkları konusundaki görüşler dikkat çekici idi. Aşağıdaki şekil konuşmalar sırasında yapılan alıntılardan ve tekrar eden temalardan hareketle toplumsal eğilimleri öğretmenler gözüyle özetlemektedir.
Öğretmenlere göre artan ve azalan öğrenci değerleri:
İstanbul’da yerleşik bir lisede gönüllü katılmayı kabul eden 15 öğrenci ile 2 saat süren bir odak grup toplantısı gerçekleştirdik. Gençlerin arkadaşları, aileleri ve okulla olan ilişkileri üzerinden kendilerini ve çevrelerini nasıl tanımladıkları, sorunlarla nasıl baş ettikleri, insanlara ve olaylara dair neler hissettikleri ve hayattan beklentileri üzerine tartıştık.
Aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi, güven ortamı öğrencilerin yaşam deneyimlerini şekillendiren, farkındalıklarını geliştiren önemli bir değişken olarak göze çarpmaktadır. Güven ortamı sağlandıkça daha üretken ve mutlu oldukları; korku ve baskı ortamında ise içe kapanma başta olmak üzere kendilerini çevreden soyutladıkları, öğrenme isteklerini kaybettikleri anlaşılmaktadır.
TÜSİAD üyeleri arasından dokuz kurumun İK yöneticileri ile yapılan odak grup çalışmasında katılımcıların çalışan seçiminde adaylarda aradıkları özellikler, günümüzde öne çıkan yetkinlikler, işyeri eğitimleri, Türkiye’deki eğitim sistemi ve sosyal duygusal beceriler hakkındaki görüşleri ve yapılabilecekler üzerinde duruldu.
Seçme ve yerleştirmede öncelikle karar verme becerisi ve takım çalışmasına yatkınlık öne çıkarken, belli karakter özelliklerinin önemine vurgu yapıldı.
Raporda yer verilen ve dünyada son yıllarda yapılan çalışmalar konunun önemini ortaya koyuyor:
- – İş başarısında IQ %1 ile %20 başarı getirirken, duygusal zekâ derecesi yüksek olan kişilerde iş başarısı %27 ile %45 arasındadır (Stein ve Book, 2003). Bu veri, birinin diğerinden daha önemli olduğunu değil, duygusal zekâ ve bilişsel zekanın birbirinin tamamlayıcısı olduğunu gösterir.
- – Her 10 işverenden 8’ine göre, sosyal ve duygusal öğrenme becerileri organizasyonları başarıya götüren en önemli ve bulunması en zor yetkinliklerdendir (ASPEN, 2018).
- – 2020’de karmaşık problem çözme, eleştirel düşünme, yaratıcılık, insan yönetimi, işbirliği ve duygusal zekâ öne çıkıyor (Dünya Ekonomik Forumu, İşlerin Geleceği Raporu, 2018)
- – Sosyal ve duygusal öğrenme becerileri akademik başarıyı %11 artırıyor. (Durlak ve vd., 2011)
- – ABD’de yapılan bir çalışmaya göre, erken çocukluk döneminde duygusal ve sosyal becerileri yüksek olan çocukların yetişkinlikte akademik başarıları ve iş bulma şansları yüksek, ruhen sağlıklılar ve madde kullanımı ve benzeri davranışlarda azalma söz konusu (CASEL, 2015).
EYLEM ÖNERİLERİ
Sosyal ve duygusal öğrenme becerilerinin kazandırılabilmesi için Raporda sunulan eylem önerileri aşağıdaki gibidir:
- Sosyal ve duygusal öğrenme becerileri konusunda paydaşların bir araya geldiği bir çatı platform oluşturulması(Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, üniversiteler, okullar, iş dünyası, STK’lar, belediyeler, halk eğitim merkezleri vb).
- Hedef kitlenin tüm toplum olduğu, okul ve ailenin temel alındığı “Sosyal ve Duygusal Öğrenme Eğitim Seferberliği”ne başlanması.
- Sosyal ve duygusal öğrenme ile ilgili tüm içeriğin “Çocuk hakları” temelinde oluşturulması.
- Sosyal ve duygusal öğrenme becerilerine yönelik var olan ve etkililiği kanıtlanmış programların yaygın olarak uygulamaya geçirilmesi.
- Sosyal ve duygusal öğrenme becerilerinin örgün ve yaygın eğitim müfredatına, okulların günlük işleyişlerine, ders materyal ve malzemelerine nüfuz etmesi sağlanarak olumlu okul iklimi oluşturulması.
- Üniversitelerin tüm bölümlerinde, özellikle öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinde sosyal ve duygusal öğrenme derslerine yer verilmesi.
- Hizmet içi eğitimlerle öğretmenlerin sosyal ve duygusal öğrenme becerilerinin arttırılması, farklı program ve yöntemlerden faydalanarak (örn., dijital ortamda e–learning programı) öğretmen gelişiminin sağlanması ve bu çalışmaların yaygınlaştırılması.
- Üniversitelerde sosyal sorumluluk ve topluma hizmet derslerinin kapsamının genişletilmesi, liselerde de yaygınlaştırılması ve bu derslerin bu konuda uzmanlığı olan STK’lar ile işbirliği ile yürütülmesi.
- Sosyal ve duygusal öğrenme içeriğine yer veren yüksek lisans ve doktora programlarının TÜBİTAK gibi proje desteği veren kuruluşlar tarafından desteklenmesi.
- Çocuk ve gençlerin okul dışı etkinliklerinin sosyal ve duygusal öğrenme becerilerini geliştirmek üzere kurgulanması. Yerel ve mahalle-temelli yaklaşımlarla belediyeler, İŞKUR müdürlükleri, STK’lar, halk eğitim merkezleri, toplum merkezlerinin okullar ve iş dünyası ile iş birliği yaparak bu süreçte rol alması.
- Kaynakların sınırlı olduğu köylerde kamu görevlilerinin sosyal ve duygusal öğrenme konularında bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapılması.
- Görsel ve yazılı medya, sosyal paylaşım platformları, filmler, çizgi filmler, diziler, kamu spotları, kadın programları ve açık oturumlarda sosyal ve duygusal öğrenme konularına hassasiyet gösterilmesi için iletişim ve medya paydaşlarının bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılması.
- Yeni neslin dijitalleşme ve sosyal ağlar konularında ilgi ve becerileri göz önünde bulundurularak sosyal ve duygusal öğrenme becerilerinin gelişimine yönelik dijital ve uzaktan eğitim yöntemlerine odaklanılması. Çevre koruma, toplumsal cinsiyet, farklılıklara saygı, empati konularına hassasiyet gösteren materyallerin oyunlaştırma (gamification) yöntemiyle çocuk ve gençlerle paylaşılması.
file:///Users/batuhan/Downloads/sosyal-ve-duygusal-ogrenme-becerileri.pdf